13 Mart 2018 Salı

PERU, LİMA ''ÇOK KONUŞAN ŞEHİR''

Yazının başlığını okuduğunuzda size oldukça tuhaf gelmiştir. Nereden çıktı bu çok konuşan şehir tanımlaması diye aklınıza ister istemez bu soru takılmıştır. Kısaca anlatayım. Tabii ki Lima isminin de, bir hikayesi var. 15. yy. İnka medeniyetinin varlığından bile önceki zamanlarda, Lima şehrinin bulunduğu bölgede, yerli halk için oldukça kutsal sayılan bir kâhin yaşamaktaymış. Bu kahin de çok konuşkan biri olsa gerek ki bölgeye de bu yüzden yerlilerce, “konuşan kişi” anlamına gelen Limaç adı verilmiş. Yani İnkalar, böyle bir ismi uygun görmüşler. Sonunda hikaye bu, isteyen inanır isteyen inanmaz. “Limaç” ismi, İspanyollar tarafından da sevilmemiş ki “Lima” olarak değiştirilmiş. 




Peru’nun şanlı fatihi Francisco Pizarro, İspanya’nın adına başkent olacak yeni bir şehir kurmaya karar verir. İlk aklına gelen Jaupa ya da San Gallan’dır. Her ikisini de uygun bulmaz. Sonunda sırtını Ant Dağları’na dayayan ve Pasifik Okyanusu’nun engin maviliklerine bakan Rimac Nehri vadisinde kurmaya karar verir. Tarih 06 Ocak 1535. Şehre de Krallar Şehri denir. Şehrin bu günkü konumu itibari ile son derece uygun bir yer seçildiğini anlamak mümkün. Çünkü yüksek dağlarla çevrili olması savunulmasını kolaylaştırıyor, dağlardan gelen su kaynakları şehrin su ihtiyacını karşılıyor ve okyanus kenarında olması da onun aynı zamanda bir liman şehri olmasına imkan sağlıyor. Ayrıca önemli şehirlere benzer uzaklıkta olması da ulaşımı kolaylaştırıyor.





Pizarro’nun ince eleyip sık dokuyarak temellerini attığı Lima, bu gün görülmeye değer bir şehir. Ayrıca şehircilik mimari planlaması açısından son derece başarılı. Bir dama tahtası şeklinde bir birini doksan derece kesen cadde ve sokakları ile dikkati çekiyor. 1988 yılında da Unesco Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Lima'nın geleneksel mimari tarzı göz alıcı.
Şehri gezdiğimizde üç farklı görüntü ile karşılaşıyoruz. Birincisi, lüks lokanta ve barların bulunduğu, şehrin en lüks yeri Miraflores. İkincisi, sömürge binalarının bulunduğu tarihi bölgesi. Üçüncüsü ise fakir halkın yaşadığı, Barriada diye adlandırılan gecekondular.
Izgara şeklinde birbirini dik kesen cadde ve sokaklarından yürüyerek ünlü Plaza Mayor meydanına doğru ilerlerken etrafımızı saran geleneksel İspanyol mimarisi tarzındaki yapılar, şehre tarihi ve güzel bir görüntü veriyor. Özellikle Endülüs mimarisinin etkisini gördüğümüz kapalı balkonlu binalardaki tahta oymacılığı, görsel bir şölen. Meydan ise, oldukça güzel ve geniş. Ortasındaki bronzdan yapılmış gösterişli çeşmenin etrafındaki Hükümet Sarayı, Katedral ve Belediye Sarayı tüm muhteşem görüntüleri ile meydanın vazgeçilmez birer değeri olmuşlar. Meydanın ortasındaki Antonio de Rivas tarafından yapılmış son derece alımlı çeşmenin üstüne işlenmiş Kont Salvatierra ve İspanyol kraliyet aileleri armalarının, çeşmenin kalitesi ve görüntüsüne olumlu katkıları var.

Ne ilginçtir ki Pizarro, 26 Haziran 1541 tarihinde bu meydandaki sarayında vurularak öldürülmüştür. Mezarı katedralin içinde bulunmaktadır. Katedralin önünde bulunan Pizarro anıtı, 18 Ocak 1935 yılında Peru’nun kurtuluş kutlamaları için dikilmiştir. Her yıl bu tarihte de halk dans ve törenlerle bu günü kutluyor. İnanılacak gibi değil. Vatanları, hayatları ve sahip oldukları her şeyi kaybettikleri bu istila gününü Peru halkı, kurtuluş günü olarak kutluyor. Sömürgeciliğin ne kadar tehlikeli ve acımasız boyuta gelebileceğinin çarpıcı bir örneği.




Kolonyal dönem mimarisinin en güzel örneklerini gördüğümüz Lima, gerçekten iyi korunmuş. Burada her İspanyol kolonisinde gördüğümüz üzere şehrin merkezi, Plaza de Armas. Buradaki Plaza de Armas, şimdiye kadar gördüklerimizden daha gösterişli. Katedral ise, meydanın vaz geçilmez klasiklerinden. 1600 yılında inşa edilen Pizarro’nun sarayı olarak da bilinen Hükümet Sarayı, meydanın göz alıcı binalarından. Endülüs tarzı balkon ve cumbalarının kendisine farklı katkıları ile Aliağa binası meydanın bir başka süsü.
Şehrin diğer ünlü bir meydanı ise, San Martin Meydanı. Meydan Peru’nun bağımsızlığının anısına 1921 yılında yapılmış . Etrafı barok tarzı binalarla çevrili meydanın ortasında Lima’yı İspanyollardan kurtaran General Jose de San Martin’in heykeli bulunuyor. 
Lima’da görülecek önemli eserlerden birisi de, 17. yüzyılının Barok tarzı en güzel yapılarından birisi olduğu kabul edilen San Francisco Kilisesi. Bu kilisenin en önemli bölümü, içerisinde Peru tarihini anlatan 25.000 adet eski kitap bulunan kütüphanesi. Ancak eski dilde yazılan bu kitaplar, rutubetten dokunulamaz duruma gelmişler.
Lima'da yaşayan halk iki sınıfa ayrılıyor: Varlıklı kesim genellikle İspanyol kökenli. İspanyol ve yerli karışımı Mestizolar ise çok yoksul. 


Ekvator’a yakınlığına rağmen soğuk su akıntısı olan Humboldt Akıntısı'nın etkisiyle serin bir iklim hakim, nem oranı da yüksek. Aldığı göçlerle artan nüfusun beraberinde getirdiği konut sorunu, ciddi boyutlara ulaşmış. Bugün göz alabildiğince uzanan gecekondu mahalleleri ve kale duvarları gibi yüksek duvarlarla çevrili evlerde lüks içinde yaşayan varlıklı kimselerin oturduğu bölgeler dikkat çeken farklılıklar. 

PERU İÇECEKLERİ
Peru’nun milli içeceği, Pisco’da yetiştirilen üzümün toprak testilerde fermente edilerek üretilen ve gerçekte bir brendi türü olan Pisco Sour’dur. Bu içki, 1928 yılında ilk olarak Lima’daki Morris Bar’da denenmiş. Bu bar hala işletiliyor ve Plaza de Armas’a çok yakın bir sokakta hizmet veriyor. Büyük bir ihtimalle önünden geçeceksiniz. Kaçırmamanızı öneririm. 
Bir diğer içki de, mayalanmış mısır suyundan elde edilen Chicha’dır. Siyah mısır suyundan yapılan alkolsüz Chicha Morada’nın tadı güzeldir.
Diğer popüler bir içecek, gazoz benzeri limonlu İnka Cola’dır. Satışları ülkede Coca Cola’nın önüne geçince Coca Cola da çareyi İnka Cola’yı satın almakta bulmuş.
Saygılarımla.
olay.salcan@gmail.com
www.olaysalcan.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder